Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Kırmızı ve Siyah
Gerek Fransız edebiyatının gerekse dünya edebiyatının en ünlü romancılarından biri olan Stendhal'in Kırmızı ve Siyah adlı romanı, uzun ve çok ayrıntılı tasvirlerle yüklüdür. Eserin bence en büyük özelliklerinden biri, kişi yani karakter tasvir ve tahlilleriyle çevre tasvirleridir.
Bu roman ana kahramanlarından biri olan Bayan de Renal'in yazar tarafından yapılan tasviri şöyledir:
"Uzun boylu, yapısı güzel, bu dağlarda söylendiğine bakılırsa memlekette en hoş saydan bir kadındı. Duruşunda belirgin bir duruluk, yürüyüşünde gençlik saçan bir hava vardı; bu duru, masumluk ve canhlık taşıyan güzellik, Paris'li bir adamın gözünde, tatlı şehvet düşüncelerine kapdmağa dek uzanabilirdi".
Eserin en önde gelen kahramanı Julien Sorel'i ise ilkin şu şekilde tanıyoruz:
"Yanakları al al olmuş ve gözleri yere eğilmişti. On sekiz on dokuz yaşlarında, görünüşte çelimsiz, ama güzel yüzü çizgili, gaga burunlu bir delikanlıcıktı. Durgun anlarda, düşünce ve ateş saçan, o iri kara gözler, şu an, en korkunç kin alevi ile parlıyordu. Çok alttan çıkmış, koyu kumral saçlar, alnını basıklaştırıyor, artık, kızgınlık anlarında bu saçlar ona, bir zalimlik duruşu veriyordu. İnsan yüzünün sayısız örnekleri arasında, böylesine göze batan bir özellikle ayrdmış olanı hiç görülmez belki de. Fidan gibi güzel bir duruşu ve pek uçuk benizli oluşu babasına onun yaşamıyacağı, ya da ailesine bir yük olarak ömür süreceği düşüncesini vermişti. Evdeki milletin hor gördüğü çocuk, kardeşlerinden ve babasından tiksinirdi; genel alanda, pazar günü oyunlarında, dayak yerdi boyuna.
Güzel yüzü genç kızlar arasında birkaç dost kazanmağa başlayalı bir yıl bile olmamıştı henüz. Zayıf bir insan olduğu için, milletçe hor görülen Julien..."'.
Çocuklarına mürebbi olarak gelen genç Julien'in, Belediye reisinin hanımı Bn.de Renal'in gözüyle çizilen portresi:
"Bn.de Renal, erkeklerin bakışlarından uzak olduğu zamanki o içten gelme tezcanlılık ve incelikle salonun bahçeye açılan penceresinden daha henüz dışarı çıkmıştı ki, giriş kapısının yanıbaşında sanki çocuk denecek yaşta, iyice uçuk benizli ve yeni ağlamış bir genç köylünün yüzünü gördü. Sırtında kar gibi bir mintan vardı, menekşe renkli havlu kumaştan yapılma tertemiz hırkasını da koluna almıştı.
•
Bu küçük köylünün teni o kadar ak, gözleri o kadar tatlı idi ki Bn.de Renal'in azıcık hayalsever aklına ilkin bunun belediye başkanma bir dilekte bulunmağa gelen, kılık kıyafet değiştirmiş bir genç kız olabileceği düşüncesi geldi. Giriş kapısı önünde duran, gerçekten elini çıngırağa kadar uzatmağa bile cesaret edemeyen bu zavallı insana acıdı. Bn.de Renal mürebbinin gelmesinin kendisine verdiği acı kederi bir an unutarak, yaklaştı. Julien, kapıya doğru dönmüş, kadının geldiğini görüyordu. Kulağının tâ dibinden tatlı bir ses: "A yavrum, ne arıyorsunuz burada ?" deyince titredi".
Genç mürebbi Julien'in gözüyle çizilen bir Bn.de Renal tablosu:
"Julien o saat döndü, sonra da, Bn.de Renal'in öylesine tatlı bakışlarıyla aklı başından giderek, çekingenliğini unuttu azıcık. Hemen, güzelliğine içi giderek, her şeyi, hattâ ne yapmağa geldiğini bile unutup gitti... Julien, bu denli güzel giyinmiş bir insanın bu kadar göz abcı tenli bir kadının kendisiyle tatk bir sesle konuştuğunu ömründe görmemişti".
"Bu kadar güzel bir kadının bu kadar tatlı ve hemen hemen yalvarır duruşu Julien'e lâtince bilir ününe verdiği önemi birden unutturdu. Bn.de Renal'in yüzü onunkinin tâ yanında idi, bir kadının yaz giysilerinden taşan kokuyu, bir köylü parçasına pek şaşılacak gibi gelen kokuyu duydu. Julien pancar gibi kızardı...".
Bu tasvirlerden, tuhaf bir yetişme tarzı olan ve hep kardeşlerinden dayak yiyen Julien'in çekingenliği, şimdiye kadar insanlarla, hele kadınlarla doğru dürüst konuşma ve ilişkide bulunmadığı anlaşıhyor. Ve bu tasvirler bize, ana kahraman Julien'in iç dünyası, psikolojik yapısı hakkmda da bilgiler veriyor. Ayrıca kahramanların gözü ile yapılan yukariki tasvirler, ilerde aralarmda büyük bir yaklaşma ve kaynaşma olacağı şeklinde ihtimaller doğuruyor. Görülüyor ki dışla iç arasında, tasvirle iç dünya arasında çok büyük bir ilişki vardır. Bir gün Julien, o akşam için Bn.de Renal'in elini tutmağa kesin olarak karar verir. Ama çok heyecanbdır ve akşam yaklaştıkça daha da artar heyecanı. Şu parça, Onun o anki ruh halinin tabiat ve gece ile olan ilişkisini belirtir: "Batan, kesin anı da yaklaştıran güneş, Julien'in yüreğini garip garip çarptırdı. Sular karardı. Göğsünde büyük bir ağırbğı yok eden bir sevinçle, gördü ki gece alabildiğine karanbk olacaktı. Pek sıcak yelin sürükleyip getirdiği, iri iri bulutlu gök, bir fırtınayı sanki bildiriyor gibi idi".
Aşağıda çizilen tabloda, manevî alanda yükselme tutkusu içinde bulunan Julien'in, kayaların tepesinde olmaya ve atmacaların uçup yükselmelerine karşı duyduğu özlemi ve dış dünya-iç dünya kompozisyonunu görüyoruz:
"Julien bu büyük kayaların gölgesinde bir an durup soluk abyor, derken başbyordu gene tırmanmağa. Yeni açılmış ve ancak keçi çobanlarının işine yarayan bir keçi yolundan ilerleye ilerleye, kendini koca bir kaya üzerinde buldu ve bütün insanlardan ayrı düşmüş olduğuna güven duydu. Bu vücut duruşu kendisini gülümsetti, manevî alanda erişmeğe can attığı durumu yaşatıyordu ona. Bu başı dumanlı dağların duru havası içine sessizlik ve sevinç verdi hattâ. Verrieres belediye başkanı, onun gözlerinde, gene yeryüzünün bütün varlıklı kişilerinin ve bütün küstahlarının temsilcisi idi...".
"Julien, koca kayanın üzerinde, dimdik durmuş, ağustos güneşi ile kavrulan, şu göğe bakıyordu. Kayanın alt başındaki tarlada ağustos böcekleri ötüyor, böcekler susunca da her şey sessizleşiyordu çevresinde. Ayaklarının altında yirmi fersah memleket toprağı görüyordu. Başının üstündeki yüksek kayalardan havalanmış bir atmaca, zaman zaman, sessizce sonsuz çemberlerini çiziyor görülmüş oldu delikanlı tarafından. Julien'in gözü yırtıcı kuşu sezmeden izliyordu. Duru ve güçlü davranışları onu hayran bırakıyor, bu güce imreniyor, bu yalnızlığa içi gidiyordu. Napoleon'un alın yazısı böyle yazılmıştı, acep onunki de mi böyle olacaktı günün birinde?
Bu tasvir ve dış dünya-iç dünya kompozisyonu, okuyucunun ilgisini daha çok çekiyor ve okuyucu, kaprisli, hırslı bir tip olduğunu anlamaya başladığı Julien'in geleceğini, ilerde neler yapabileceğini daha çok merak ediyor.
Tarih: 2016-03-02 01:56:21 Kategori: Sözlük
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Stendhal - Kırmızı ve Siyah - Karakter Tasvirleri Nedir
Gerek Fransız edebiyatının gerekse dünya edebiyatının en ünlü romancılarından biri olan Stendhal'in Kırmızı ve Siyah adlı romanı, uzun ve çok ayrıntılı tasvirlerle yüklüdür. Eserin bence en büyük özelliklerinden biri, kişi yani karakter tasvir ve tahlilleriyle çevre tasvirleridir.
Bu roman ana kahramanlarından biri olan Bayan de Renal'in yazar tarafından yapılan tasviri şöyledir:
"Uzun boylu, yapısı güzel, bu dağlarda söylendiğine bakılırsa memlekette en hoş saydan bir kadındı. Duruşunda belirgin bir duruluk, yürüyüşünde gençlik saçan bir hava vardı; bu duru, masumluk ve canhlık taşıyan güzellik, Paris'li bir adamın gözünde, tatlı şehvet düşüncelerine kapdmağa dek uzanabilirdi".
Eserin en önde gelen kahramanı Julien Sorel'i ise ilkin şu şekilde tanıyoruz:
"Yanakları al al olmuş ve gözleri yere eğilmişti. On sekiz on dokuz yaşlarında, görünüşte çelimsiz, ama güzel yüzü çizgili, gaga burunlu bir delikanlıcıktı. Durgun anlarda, düşünce ve ateş saçan, o iri kara gözler, şu an, en korkunç kin alevi ile parlıyordu. Çok alttan çıkmış, koyu kumral saçlar, alnını basıklaştırıyor, artık, kızgınlık anlarında bu saçlar ona, bir zalimlik duruşu veriyordu. İnsan yüzünün sayısız örnekleri arasında, böylesine göze batan bir özellikle ayrdmış olanı hiç görülmez belki de. Fidan gibi güzel bir duruşu ve pek uçuk benizli oluşu babasına onun yaşamıyacağı, ya da ailesine bir yük olarak ömür süreceği düşüncesini vermişti. Evdeki milletin hor gördüğü çocuk, kardeşlerinden ve babasından tiksinirdi; genel alanda, pazar günü oyunlarında, dayak yerdi boyuna.
Güzel yüzü genç kızlar arasında birkaç dost kazanmağa başlayalı bir yıl bile olmamıştı henüz. Zayıf bir insan olduğu için, milletçe hor görülen Julien..."'.
Çocuklarına mürebbi olarak gelen genç Julien'in, Belediye reisinin hanımı Bn.de Renal'in gözüyle çizilen portresi:
"Bn.de Renal, erkeklerin bakışlarından uzak olduğu zamanki o içten gelme tezcanlılık ve incelikle salonun bahçeye açılan penceresinden daha henüz dışarı çıkmıştı ki, giriş kapısının yanıbaşında sanki çocuk denecek yaşta, iyice uçuk benizli ve yeni ağlamış bir genç köylünün yüzünü gördü. Sırtında kar gibi bir mintan vardı, menekşe renkli havlu kumaştan yapılma tertemiz hırkasını da koluna almıştı.
•
Bu küçük köylünün teni o kadar ak, gözleri o kadar tatlı idi ki Bn.de Renal'in azıcık hayalsever aklına ilkin bunun belediye başkanma bir dilekte bulunmağa gelen, kılık kıyafet değiştirmiş bir genç kız olabileceği düşüncesi geldi. Giriş kapısı önünde duran, gerçekten elini çıngırağa kadar uzatmağa bile cesaret edemeyen bu zavallı insana acıdı. Bn.de Renal mürebbinin gelmesinin kendisine verdiği acı kederi bir an unutarak, yaklaştı. Julien, kapıya doğru dönmüş, kadının geldiğini görüyordu. Kulağının tâ dibinden tatlı bir ses: "A yavrum, ne arıyorsunuz burada ?" deyince titredi".
Genç mürebbi Julien'in gözüyle çizilen bir Bn.de Renal tablosu:
"Julien o saat döndü, sonra da, Bn.de Renal'in öylesine tatlı bakışlarıyla aklı başından giderek, çekingenliğini unuttu azıcık. Hemen, güzelliğine içi giderek, her şeyi, hattâ ne yapmağa geldiğini bile unutup gitti... Julien, bu denli güzel giyinmiş bir insanın bu kadar göz abcı tenli bir kadının kendisiyle tatk bir sesle konuştuğunu ömründe görmemişti".
"Bu kadar güzel bir kadının bu kadar tatlı ve hemen hemen yalvarır duruşu Julien'e lâtince bilir ününe verdiği önemi birden unutturdu. Bn.de Renal'in yüzü onunkinin tâ yanında idi, bir kadının yaz giysilerinden taşan kokuyu, bir köylü parçasına pek şaşılacak gibi gelen kokuyu duydu. Julien pancar gibi kızardı...".
Bu tasvirlerden, tuhaf bir yetişme tarzı olan ve hep kardeşlerinden dayak yiyen Julien'in çekingenliği, şimdiye kadar insanlarla, hele kadınlarla doğru dürüst konuşma ve ilişkide bulunmadığı anlaşıhyor. Ve bu tasvirler bize, ana kahraman Julien'in iç dünyası, psikolojik yapısı hakkmda da bilgiler veriyor. Ayrıca kahramanların gözü ile yapılan yukariki tasvirler, ilerde aralarmda büyük bir yaklaşma ve kaynaşma olacağı şeklinde ihtimaller doğuruyor. Görülüyor ki dışla iç arasında, tasvirle iç dünya arasında çok büyük bir ilişki vardır. Bir gün Julien, o akşam için Bn.de Renal'in elini tutmağa kesin olarak karar verir. Ama çok heyecanbdır ve akşam yaklaştıkça daha da artar heyecanı. Şu parça, Onun o anki ruh halinin tabiat ve gece ile olan ilişkisini belirtir: "Batan, kesin anı da yaklaştıran güneş, Julien'in yüreğini garip garip çarptırdı. Sular karardı. Göğsünde büyük bir ağırbğı yok eden bir sevinçle, gördü ki gece alabildiğine karanbk olacaktı. Pek sıcak yelin sürükleyip getirdiği, iri iri bulutlu gök, bir fırtınayı sanki bildiriyor gibi idi".
Aşağıda çizilen tabloda, manevî alanda yükselme tutkusu içinde bulunan Julien'in, kayaların tepesinde olmaya ve atmacaların uçup yükselmelerine karşı duyduğu özlemi ve dış dünya-iç dünya kompozisyonunu görüyoruz:
"Julien bu büyük kayaların gölgesinde bir an durup soluk abyor, derken başbyordu gene tırmanmağa. Yeni açılmış ve ancak keçi çobanlarının işine yarayan bir keçi yolundan ilerleye ilerleye, kendini koca bir kaya üzerinde buldu ve bütün insanlardan ayrı düşmüş olduğuna güven duydu. Bu vücut duruşu kendisini gülümsetti, manevî alanda erişmeğe can attığı durumu yaşatıyordu ona. Bu başı dumanlı dağların duru havası içine sessizlik ve sevinç verdi hattâ. Verrieres belediye başkanı, onun gözlerinde, gene yeryüzünün bütün varlıklı kişilerinin ve bütün küstahlarının temsilcisi idi...".
"Julien, koca kayanın üzerinde, dimdik durmuş, ağustos güneşi ile kavrulan, şu göğe bakıyordu. Kayanın alt başındaki tarlada ağustos böcekleri ötüyor, böcekler susunca da her şey sessizleşiyordu çevresinde. Ayaklarının altında yirmi fersah memleket toprağı görüyordu. Başının üstündeki yüksek kayalardan havalanmış bir atmaca, zaman zaman, sessizce sonsuz çemberlerini çiziyor görülmüş oldu delikanlı tarafından. Julien'in gözü yırtıcı kuşu sezmeden izliyordu. Duru ve güçlü davranışları onu hayran bırakıyor, bu güce imreniyor, bu yalnızlığa içi gidiyordu. Napoleon'un alın yazısı böyle yazılmıştı, acep onunki de mi böyle olacaktı günün birinde?
Bu tasvir ve dış dünya-iç dünya kompozisyonu, okuyucunun ilgisini daha çok çekiyor ve okuyucu, kaprisli, hırslı bir tip olduğunu anlamaya başladığı Julien'in geleceğini, ilerde neler yapabileceğini daha çok merak ediyor.
Tarih: 2016-03-02 01:56:21 Kategori: Sözlük
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx